DOLAR 37,8861
EURO 41,363
ALTIN 3714,929
BIST 9860,29
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Trabzon °C

Gülümseyin, çek(m)iyoruz! İçten bir gülümseme mi, işten bir gülümseme mi?

Gülümseyin, çek(m)iyoruz! İçten bir gülümseme mi, işten bir gülümseme mi?
13.10.2020
1.161
A+
A-

İletişim esnasında sıkça etkisi altında kaldığımız duygularımızı ifade ederken sözlerimiz, davranışlarımız ve mimiklerimiz de bize eşlik eder. Sevinçli bir haber aldığımızda ya da zihnimizde geçmişe dair hoş bir sahne canlandığında tebessüm etmemiz kadar; hüzünlenip kalbimiz kırıldığında gözümüzden yaşların süzülmesi de gayet tabiidir.

Gülümseme hakkında kim ne demiş?

Gülme davranışının kişiye verdiği hazzı açıklayan kuramlardan biri, “Üstünlük kuramı”dır. Platon ve Aristotales gülmenin, kişilerin zafer kazanması sonucu ortaya çıkan bir davranış olduğunu söylerken Hobbes ise gülme davranışını, “Başkalarının güçsüz yönleri ya da geçmişimizdeki güçsüz yönlerimizi, şimdiyle karşılaştırdığımızda ortaya çıkan üstünlük duygusu” olarak tanımlar.

Mizah konusunu açıklayan teorilerden “Uyuşmazlık teorisi”ne göre birbirinden farklı fikirlerin bir araya gelmesi, bir nevi zıtlıklar aslında mizahı oluşturan unsurlardır. Kişi, öncelikle olumlu ve olumsuz fikri analiz eder. Olumsuz bir durum olmadığı anlaşıldığında ise bu durumdan mizah konusu türetilebilmesi mümkündür. İlk olarak Aristotales’in sunduğu “Uyuşmazlık teorisi”nde anlatılmak istenen, iki zıt fikrin yani uyumsuzlukların mizah konusu olabileceğidir. O günden bu yana birçok araştırmada uyumsuzluğun mizah ile ne denli tutarlı bir ilişkisi olduğu incelenmiş ancak kesin bir sonuca ulaşılamamıştır. Şu da bir gerçektir ki çok az sayıda insan uyuşmazlık durumlarında güler, eğlenir. Zihinde yaşanılan uyuşmazlık tam anlamıyla bir açıklama olmasa da mizahın oluşumu ile ilgili kabul gören kuramlardandır.

Gülümsemeyi açıklayan bir diğer teori ise “Rahatlama teorisi”. Gülünç bir olayın ortaya çıkışı, yükselen gergin bir enerjiyle rahatlamaya ihtiyaç duyulması ya da insanın bu enerjiye ulaşmasıyla açıklanır. Söz konusu enerji genellikle endişe ve gerginlikle ortaya çıkıp gülmeye neden olabilmektedir. Gerginlik durumunun zirveye ulaşması kimi zaman mizahı ortaya çıkarır ve istenmeyen, nahoş duygular gülmeyle dağılır. Rahatlama teorisi bağlamında öne çıkan isimlerden biri Freud’dur. Freud, mizahın bazı duyguların bastırılmasının sosyal olarak ortaya çıkmasıyla sonuçlandığını ifade etmektedir. Yani Freud’a göre mizah, olumsuz duyguların açığa çıkmasına sebebiyet veren olaylarda bu duygularla baş edebilmek adına kullanılan bir savunma mekanizmasıdır. Kişi, mizah sayesinde öfke, endişe ve hüzün gibi duyguların yükünü hissetmez ve mizahı kullanarak egosunun zarar görmemesini sağlar.

Mizahı açıklayan teorilerden yola çıkarak özetle şöyle diyebiliriz: Üstünlük kuramı, gülme eylemini başlatan duygu durumunu; uyuşmazlık kuramı, gülmeye sebep olan bilişsel süreci; rahatlama kuramı ise gülmenin fiziksel yönünü açıklamaya odaklanmıştır. Bunların hiçbiri ne tam anlamıyla gerçekliğin ta kendisi ne de işe yaramaz beyin fırtınalarıdır. Her biri gülümsemeyi farklı boyutları ile ele almış, sahip oldukları bilimsel bakış açısı ile de yorumlamışlardır.

Gülümsemenin bize etkileri nelerdir?

Mutluluğun dışa yansıyan hâli olan gülümsemenin insan üzerindeki etkisi hakkında birçok araştırma yapılmıştır. Bu araştırmaların bir kısmı mizahın; fizyolojik, psikolojik, sosyal, zihinsel ve manevi anlamda iyileştirici etkisiyle ilgilidir. Yapılan araştırmaların sonuçlarına göre: Olumlu mizah çiftlerin, evlilik uyumu düzeylerini arttırmaktadır.1 Üniversite öğrencileri ile yapılan bir araştırmada mizahın, kişilerarası gerginlikleri ve sorunları azalttığı, ilişkilerin gelişmesinde çok önemli bir etken olduğu tespit edilmiştir.2 Mizah ve gülümseme, vücuttaki mutluluk hormonlarını arttırır, stres hormonlarının seviyesini düşürür ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Hatta gülmek, kalp kasını tansiyonu düşürme etkisine bile sahiptir.3 Âl-i İmran Suresi 159. Ayet-i Kerimede de Rabb’imiz, insani ilişkilerimizde tebessümün, hoşgörünün ne denli mühim olduğunu bizlere öğretmiştir: “Sen huysuz, katı kalpli biri olsaydın, etrafından dağılıp giderlerdi.”

Gülmenin sağlıkla bir ilgisi olmalı!

Mizah, günlük hayatla ilişkili olduğu gibi sağlıkla da yakından ilişkilidir. Mizah, 13. Yüzyılda cerrahi müdahale durumlarında anestezi yöntemi olarak kullanılırken 16. yüzyılda depresyon tanısı almış hastaların tedavisinde tavsiye edilirmiş. Orta Çağ döneminde mizahın, sindirim konusunda etkili olduğu düşünüldüğü için saray soytarılarının yemek sırasında soyluları eğlendirdiği aktarılmaktadır.4

Gülmenin sosyal ilişkilerimize etkisi

Gülümsemek, ilişkilerimizi iyileştirdiği gibi ahiret hayatımızı da güzelleştirir: “Din kardeşinin yüzüne gülümsemen sadakadır.” Sosyal ilişkilerimizde hayatın her alanında gülümsemenin oluşturduğu olumlu etkiyi yadsımamız mümkün değildir.

Bununla beraber insan, yalnızca mutluluk ve gülümseme ile hayatını geçiremez, her duyguyu deneyimlemeye adaydır. Örneğin, ağlayamayan bir insanın ruh ve beden sağlığı açısından incelenmesi tavsiye edilebilir. Dolayısıyla bir ömür sadece gülmek,

ne tümüyle sağlıklı ne de arzu edilen bir durumdur. İletişimi başlatan selamlaşmak, ilişkilerde muhabbeti arttıran faktörlerdendir. Teknolojinin hızla ilerleyip sosyal medyanın yaygınlaştığı günümüzde “muhabbet”, “tebessüm”, “dostluk” gibi kavramların yerini birkaç emojiye devretmeye başlaması esef duyduğumuz bir

durumdur. Maddiyatın maneviyatın önüne geçtiği, hamd etmenin yalnızca yemek sofralarında kaldığı, selam dostluk kardeşlik gibi kavramların unutulmaya yüz tuttuğu bir döneme şahitlik ediyoruz. Üstelik seyirci değil, başrolde yer alarak… Sosyalleşmemenin mümkün olmadığı bir dönemde ne yazık ki asosyalliği zirvede

yaşıyoruz. Kardeşliğin en halis örneklerini yaşayan ve yaşamamızı emreden Peygamberimize (Sallallahu aleyhi Vesellem) ümmet olma bilincini taşıdığımızı iddia ederken yanı başımızdaki kişiyi görmezden gelip bir selamı esirgeyebiliyoruz. Bir yandan Kur’an-ı Kerim’de emredilen kardeşliği dinlerken diğer yandan çok yakınımızdaki kişinin ne derdi var diye sormaya eriniyoruz.

İçten bir gülümseme mi, işten bir gülümseme mi?

Stanford Üniversitesi’nde geliştirilen bir kavram ile konumuza devam etmek istiyorum: “Ördek Sendromu” Stanford Üniversitesi’nde bu gibi durumlar için geliştirilen bir kavramdır. Ördekler gölün üzerinde hiç çaba sarf etmeden süzülüyormuş gibi gözükürler. Oysa bu, gerçeğin bize yansıyan kısmı. Aslında ördekler bu görüntünün oluşması için suyun altında kalan ayaklarını bir makine gibi durmadan çalıştırmak zorundalar. Sosyal medyaya yansıyan fotoğraflar da bir nevi bu şekilde. Gülümseyen fotoğrafların arka planında nelerin yer aldığını yaşayanlardan başka kimse bilmiyor. Dolayısıyla “içten” gülümsemeler kadar “işten” gülümsemelerle dolu bir sosyal medya ile karşı karşıya olduğumuz bir gerçek! Fotoğraf karesinde iki saniyelik gülümsemeyi sığdırmak kolay iş ancak yürekten gülümseten karelere sahip olmak hayli güç… Gülümseme hoşgörüyü, hoşgörü de gülümsemeyi beraberinde getirmektedir. Yunus Emre’nin de dediği gibi; “Yaratılanı hoş gör, Yaratandan ötürü”

Bu dizeleri referans alıp yola çıkmak, yeryüzündeki tüm canlılara hoşgörüyle yaklaşmak, Rabb’imizin “Kerem” sıfatına binaen olmalıdır. Sonuç olarak İslâmî kaynaklar ve yapılan diğer araştırmalar perspektifinden incelendiğinde, tebessüm etmenin beraberinde getirdiği güzelliklerin yaşantımıza kattığı artı değerler âşikardır. Sadece fotoğraf çekilme esnasında poz verirken ve alışkanlık neticesinde oluşan gülümsemelerin koca bir ömre genellenmesiyle güzelleşen hikâyelerin artması ümidiyle… “Gülümseyin çekiyoruz!” cümlesinin aksine çekmesek de gülümseyin ki hakiki anlamda gülümseten fotoğraf karelerini dolduracak anıların çoğalmasına vesile olsun.

Gülümseyin, çek(m)iyoruz.

Kaynakça:

1 “Evlilik uyumu, mizah tarzı ve kaygı düzeyi arasındaki ilişki” O. Fidanoğlu, (2006)
2 “Üniversite öğrencilerinin mizah tarzları ile algılanan stres, kaygı ve depresyon düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi” E.E. Yerlikaya, (2009)
3 “Mizahın sağlığa etkisi” Y. Kahya, (2019)
4 “Mizah tarzları ve psikolojik belirtiler arasındaki ilişkinin incelenmesi” M. Özdolap, (2015)
5 “Mizah ve sanattaki yeri” İ. Yardımcı, (2010)
 

 

Rümeysa İnce

Hüma Dergisi, Aralık-Ocak 2020, Sayı 1

Kaynak: Dünyabizim

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.