“Artık Şekerler Kandırmıyor Kalbi Kırık Çocukları”
“Artık şekerler kandırmıyor kalbi kırık çocukları”
“Hep zifiri karanlığı yaşadık yıllarca, asırlarca. Aydınlığa açılan pencereleri bir türlü göstermediler bize. Hep kapalı tuttular o pencerelerin panjurlarını.”
Sonsuz olan evrende inanılmaz bir yaşam var. Korkular, umutlar, sevgiler, kaygılar var. Gerçek olan, bir de olmayan hayatlar var. Cennet gibi bir dünyayı, cehennem gibi zindana çevirenler var… İçi yandığında insanın, susuzluğunu anlayanlar var anlamayanlar var. Biraz dokunsak ortalığı kavuracak dertte olanlar var. Bunun zıddına hiç bir şeyi takmadan tasasız dolaşanlar var…
Kırılan bir kalbi onarmak kadar güzel bir duygu bilmiyorum ben. Fakat zıddına zıddına gidip o kalbi daha da paramparça edenler var… Sorular, sorunlar dolaşıyor insanın düşüncesinde inceden inceye… Bunu taşıyacak saklayacak, kaldıracak gücü olmadan… Bu yüzden parçalayıp gidiyorlar aklını insanın…
Şeker verirlerdi çocuklara eskiden, ağlamasın, kırılan kalbi onarılsın diye. Şimdi her yer şeker ve şekerli maddelerle dolu. Artık şekerler kandırmıyor kalbi kırık çocukları. Hatta büyükleri de… Büyükler şekeri sevmez sanmayın. Onlar da çocuklar kadar severler şekerleri. Ama kiminin sağlığı elvermez o şekeri yemeye, kimisininse dertten kederden kaçmıştır ağzının tadı. Alamaz şekerin tadını. O çocuklukta bulduğu tadı bulamaz onda…
Böyledir hayatlar salım salım sarmaşıklar gibi sarar benzimizi zifiri karanlık dediğimiz yolsuz yordamsız, asılsız, kuralsız nesneler… Sarıp sarmalar beynini, olmaz gibi gördüğün fakat olur diye tutturulup dikte edilen yaşamlar, fikirler, hayat tarzları…
Kimse sormaz sana tercihini… Tercih yapacağın bir anı yakalasan da bin bir hileyle, desiseyle yıkarlar beynini, onların tercihini onaylaman için.
Kısacası hep zifiri karanlığı yaşadık yıllarca, asırlarca. Aydınlığa açılan pencereleri bir türlü göstermediler bize. Hep kapalı tuttular o pencerelerin panjurlarını. Olmadı olmuyor be gülüm. Bu insanoğlu çok fena çook…
Zeynep Özderya-İstanbul