Kaderine terk edilmiş bir mahalle; Araklı Sahil Mahallesi
Araklı’nın Sahil Mahallesi büyüyen ve genişleyen Araklı’nın gettosu olarak ayakta durmaya çalışıyor. Çarpık ve girift sokaklar, rutubetten neredeyse çürümeye yüz tutmuş binalar, sokak ortasında uzayan elektrik direkleri ve balkonlara kadar sarkmış teller, denizin hiç bir nimetinden istifade edemeyen mahalle sakinleriyle Sahil Mahallesi adeta çarpık yapılaşmanın canlı örneği olarak karşımızda duruyor. Peki Araklı’nın denize en yakın mahallesi için nasıl bir gelecek inşa etmeliyiz.
Araklı’da 2000’li yılların başında başlayan köyden kente göçlerle birlikte yapılaşma da hızlandı. 90’lı yıllarda Araklı küçük bir ilçeyken bugün Trabzon’un merkez nüfusuyla birlikte en kalabalık ikinci ilçesi konumuna yükseldi. Bu yükseliş ekonomik hayata bir canlılık getirmiş olsa da ilçede plansız ve kontrolsüz yapılaşmanın önü alınamadı.
Şehir mimarisi ya da mimari bütünlük, hem biçimsel anlamda hem de şehirlerin kullanışlı ve güvenli hale getirilmesi anlamında önem arz ediyor. Tarihsel süreç içinde şehir mimarilerine bakıldığında, göz alıcı bir şehrin, o şehrin sakinlerinin kültürel gelişmişlik düzeyinin de bir yansıması olduğunu görmek mümkündür.
Konunun sosyo-kültürel tarafını bir yana bırakacak olsak bile, yasa ve mevzuat gereği bütün mimari altyapısıyla şehirlerin tümüyle bir plan dahilinde imar edilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Eğer bir yerde biçimsiz, kuralsız ve dağınık bir mimari görünüm oluşmuşsa orada işletilmeyen bir yasa, bir kural veya denetim zafiyeti olduğu söylenebilir.
Araklı, 1980’li yılların başında ve doksanların sonuna kadar üç ana caddeden oluşan küçük, kendi halinde başı sonu belli bir ilçeydi. İlçenin ortasından geçen ana yolu da içine alan Trabzon Caddesi, eski taksi durağından çarşıbaşına uzanan Millet Caddesi ve Yeni Camii’nin önünden geçerek Karadere’ye ulaşan Eski Sürmene Caddesi… Fakat bugün Araklı için ahenkli bir bütünlükten söz etmek neredeyse imkansız.
İnsanların ekonomik ve sosyal olarak rahat imkanlara kavuşmasını sağlayan büyüme ve gelişmeye hiç kimsenin itirazı olamaz. Şehirlerin ekonomik gelişimi, mimari ve kültürel gelişimiyle paralellik arzetmelidir. Yaşanabilir, nefes alınabilir, ekosistemle barışık şehirler inşa etmek hepimizin görevidir. Kapalı, kasvetli, dağınık şehirler, insanların da aynı psikolojiye bürünmelerine kadar yol açabilecek sosyal psikolojik etkileri de beraberinde getirecektir. İnsanın önce kendisiyle, doğayla, çevresiyle ve havayla temasına göre tasarlanmayan binalar, sokaklar ve caddeler o şehri yaşanılamaz, nefes alınamaz bir hale getirebilir.
Bugün kentsel dönüşümün konuşulduğu Araklı’da çarpık yapılaşma alışkanlıkları ne yazık ki yıllar öncesine dayanıyor. Sahil Mahallesi bu mimarı kaosun canlı bir örneği olarak karşımızda duruyor. 2000’li yıllarla birlikte ilçe merkezini adeta örümcek ağı gibi saran kaos mimarisi bu savruk alışkanlığın ve kültürel zafiyetin de bir sonucu.
Şimdi Araklı’da sil baştan yeni bir mimari dönüşüme ihtiyaç bulunuyor. Bu, bedeli ağır da olsa kaçınılmaz bir gerçek. Beton yığınlarına dönmüş, cadde ve sokak bilinci ortadan kalkmış ve denizle bağlantısı kopmuş bir Araklı, sıcak para akışından başka insanlarına hiçbir fayda sağlamıyor.
İşte Sahil Mahallesi’nin içler acısı hali. Bu manzara, çarşının içlerine doğru ilerlediğimizde de ne yazık ki çok farklı değil. Bu çarpıklığın içinden sağlıklı ve huzurlu insanlar çıkaramayız. Şehirler bir aynadır. İnsanlar o aynaya bakarak kendilerine çeki düzen verirler.
Hiç değilse, bir başlangıç olarak; Sahil Mahallesi bu halden kurtarılmalı ve kentsel dönüşüm dediğimiz sistem içinde yeniden dizayn edilmelidir. Sahilde, gerekirse mimari yoğunluk azaltılarak yeni bir Araklı inşa edilmeli, ilçenin yeniden denizle buluşması sağlanmalıdır.
Araklı Postası, Özel Haber
Bodrumdan severek takip ediyorum sayfanızı, keşke böyle kaliteli haberleri daha sıklıkla yapsanız